17 Ekim 2012 Çarşamba
5 Ekim 2012 Cuma
Mobil Cüzdan Geliyor
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) mevcut ödeme sistemlerini değiştirecek kanun ile ilgili çalışmaları mobil ödeme sistemleri sektörünü heyecanlandırdı. GSM operatörleri ile birlikte sürece hazırlanan mobil ödeme sistemleri sektörü, cep telefonu ve cüzdanı birleştirecek Mobil Cüzdan uygulaması için gün sayıyor.
Mobil Servis Sağlayıcı İş Adamları Derneği'nden (MOBİLSİAD) yapılan açıklamaya göre, ödeme sistemleri alternatiflerinin artmasını sağlayacak bir kanun taslağının hazırlığını tamamlamak üzere olan Merkez Bankası üzerinde çalıştığı ''Ödeme Sistemleri ve Hizmetleri ile Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısı Taslağı''nı 5-6 ekim 2012 tarihlerinde Abant'ta yapacağı organizasyonla tanıtacak.
Açıklamada tasarıya ilişkin değerlendirmelerine yer verilen MOBİLSİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Mobil Ödeme Komisyonu Başkanı Yılmaz Kurtay, 200 milyon liralık mobil ödeme sistemleri pazarının kanun ile birlikte 3 yıl içerisinde 1.5 milyar liraya çıkacağını belirtti.
Mobil ödeme sistemleri sektörü ve GSM operatörlerinin bu süreci yakından takip ettiklerini ifade eden Kurtay, ''Hazırlıklar son aşamasında. Çok yakında cep telefonu ve cüzdanı buluşturacak Mobil Cüzdan uygulamaları hayatımıza girecek. Akıllı telefonlarda bulunan Yakın Alan İletişimi (NFC) teknolojisini kullanacak olan uygulamayı cep telefonuna indiren tüketiciler, kredi kartı bilgilerini entegre ederek, Mobil Cüzdan'a sahip olacaklar. Kredi kartı taşımaktan kurtulacak tüketiciler, cep telefonlarını okutarak alışveriş yapabilecekler'' değerlendirmesinde bulundu.
30 Eylül 2012 Pazar
GELİŞEN ÜLKELERDEKİ ÇABALAR NASIL KARA ÇEVRİLİR?
Evrim KÜÇÜK/Dünya Gaztesi (www.dunya.com)
Araştırma şirketi McKinsey & Company tarafından hazırlanan bir raporda, şirketlerin gelişmekte olan ülkelerdeki çabalarını nasıl kara dönüştürebileceklerine dair tavsiyeler yer alıyor. Raporu kaleme alan araştırmacılar, gelişmekte olan ülkelerdeki zorlukları; kazanmak için çeşitli dallardaki yarışmalarda başarılı olunması gereken bir dekatlona benzetiyor. Yani zafere giden tek bir yol yok; etkin bir şekilde yarışmak için farlı alanlarda dengeli bir performans göstermek gerek. Gelişmekte olan ülkelerde şirketlerin, tıpkı atletlerin yaptığı gibi, kendi becerilerini ve rakiplerinin güçlü olduğu alanları doğru analiz ederek faaliyetlerini yürütmeyi öğrenmesi gerektiği belirtiliyor. Diğer rakiplerinden daha iyi performans göstermek ya da toplulukla birlikte hareket etmek için en doğru zamanların iyi belirlenmeli öneriliyor. Şirketlerin doğru hareket ettiğinde elde edeceği ödül ne kadar büyükse, başarısızlığın maliyetinin de o kadar büyük olacağı uyarısı yapılıyor.
Yüzyıllar boyu dünya nüfusunun sadece yüzde 1'inden azı, temel ihtiyaçlarının dışındaki şeylere para harcayacak kazanca sahipti. Çok değil, 1990 yılına baktığımızda, günlük geliri 10 doların, yani bir hane halkının buzdolabı veya televizyon gibi daha keyfi ihtiyaçları satın alabilecek seviyenin üzerindeki kişi sayısı, o dönemde yaklaşık beş milyar olan dünya nüfusunun yüzde 20'si kadardı. Bu tüketici kitlesinin büyük bir çoğunluğu da Kuzey Amerika, Batı Avrupa ve Japonya gibi gelişmekte olan ülkelerde yaşıyordu.
22 Eylül 2012 Cumartesi
Amazon CEO'su Jeff Bezos Diyor ki:
- Biz tamamen entegre bir medya hizmeti yarattık. Bu kapsamda donanım da çok önemli, fakat sadece bu hizmetin bir parçası.
- Düşük kar marjları ile çalışmaya alışık bir şirketiz. Biz bu şekilde büyüdük. Hiç bir zaman yüksek kar marjı lüksümüz olmadı.
- Bir şirket olarak, en önemli kültürel gücümüz şu: Eğer yaratıcı değilseniz, yok olursunuz. Bazıları yeni yollarla ilgilenirken, çok gürültü çıkarıyorlar. Bizim yaptığımız, başımızı kaldırmadan, işimizi yapmak.
18 Eylül 2012 Salı
Frost & Sullivan'ın Araştırmasına Göre Türkiye Büyüyen Bir Yıldız
Türkiye'de 2010 yılında faaliyetlerine başlayan dünyanın önde gelen araştırma ve danışmanlık kuruluşlarından Frost & Sullivan'ın araştırmasına göre, Türkiye'nin 2010 yılında 740 milyar dolar olan GSYİH'sı 2025'te 2 trilyon 14 milyar dolara yükselerek üçe katlanacak.
Yapılan yazılı açıklamaya göre, Frost & Sullivan'ın Türkiye ekonomisine yön veren mega trendleri mercek altına aldığı yeni araştırmasında, ekonomik ve sosyal alanda Türkiye'nin büyük değişimlerin eşiğinde olduğunu ortaya konuluyor.
Türkiye'nin ''dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden biri'' olduğu vurgulanan açıklamada, ''Türkiye'nin 2010 yılında 740 milyar dolar olan GSYİH'sı 2025'te 2 trilyon 14 milyar dolara yükselerek üçe katlanacak. Kişi başına GSYİH da aynı dönemde dolar bazında iki kat artış gösterecek'' ifadesine yer verildi.
Güney Kore Ne Yaptı Biz Ne Yapmalıyız?
Hakan GÜLDAĞ - Dünya Gazetesi
TESİD'in Bilişim Zirvesi'ndeki paneli sonrasında Prof. Dr. Güven Sak ile TOBB Uluslararası İş Forumu'nda yöneteceği panel öncesinde buluştuk...
Hemen sordum:
"Türkiye'nin orta gelir tuzağını aşması için nasıl bir çerçeve gerekiyor?
Nasıl bir büyüme stratejisi?
Konuşmanızda Güney Kore'yi örnek verdiniz...
Onlar ne yaptı, biz ne yapmalıyız?"
Hemen sordum:
"Türkiye'nin orta gelir tuzağını aşması için nasıl bir çerçeve gerekiyor?
Nasıl bir büyüme stratejisi?
Konuşmanızda Güney Kore'yi örnek verdiniz...
Onlar ne yaptı, biz ne yapmalıyız?"
Dört önemli adımı şöyle sıraladı Güven hoca:
-Bir, üretim yapısının teknoloji içeriğinin iyileştirilmesi...
Kore bunu başarabildi. Ulusal şampiyonlar sayesinde bu gerçekleştirildi.
Belirli niş alanlarda dünyada söz sahibi olan şirketler ortaya çıktı...
Samsung bunlardan sadece bir tanesi...
2010 yılı rakamlarına göre Kore'de ileri teknoloji ihracat toplamın yüzde 20'siydi...
Türkiye'de ise bu oran sadece yüzde 3...
Kore bunu başarabildi. Ulusal şampiyonlar sayesinde bu gerçekleştirildi.
Belirli niş alanlarda dünyada söz sahibi olan şirketler ortaya çıktı...
Samsung bunlardan sadece bir tanesi...
2010 yılı rakamlarına göre Kore'de ileri teknoloji ihracat toplamın yüzde 20'siydi...
Türkiye'de ise bu oran sadece yüzde 3...
-İki, eğitim...
Ortalama eğitim süresini artırarak yüksek gelirli bir ekonomi olamayız. Bu hedefe ancak daha kaliteli eğitim vererek ulaşabiliriz. Mesela, Kore'de 1970-90 arası ilk ve orta öğretim daha önemliydi. '90'lardan itibaren yüksek öğretime ve eğitimin kalitesine daha fazla önem vermeye başladılar. Üretimin teknolojik seviyesini yükseltmek için kaliteli eğitim gerekli. Bizse işgücünün ortalama eğitim süresine odaklanmaktan kaliteyi düşünmeye henüz fırsat bulamadık. PISA sınavlarında OECD ülkeleri arasında Meksika ve Şili'nin arkasından sondan üçüncü olmamız bundan. İngilizce konuşma becerisi sıralamasında ise 45 ülke içinde sadece Kazakistan'dan daha iyiyiz. Yani İngilizce de konuşamıyoruz.
Ortalama eğitim süresini artırarak yüksek gelirli bir ekonomi olamayız. Bu hedefe ancak daha kaliteli eğitim vererek ulaşabiliriz. Mesela, Kore'de 1970-90 arası ilk ve orta öğretim daha önemliydi. '90'lardan itibaren yüksek öğretime ve eğitimin kalitesine daha fazla önem vermeye başladılar. Üretimin teknolojik seviyesini yükseltmek için kaliteli eğitim gerekli. Bizse işgücünün ortalama eğitim süresine odaklanmaktan kaliteyi düşünmeye henüz fırsat bulamadık. PISA sınavlarında OECD ülkeleri arasında Meksika ve Şili'nin arkasından sondan üçüncü olmamız bundan. İngilizce konuşma becerisi sıralamasında ise 45 ülke içinde sadece Kazakistan'dan daha iyiyiz. Yani İngilizce de konuşamıyoruz.
15 Eylül 2012 Cumartesi
Gerilla Pazarlamacının 12 Özelliği | Satış Teknikleri - Pazarlama Teknikleri

Bir “gerilla pazarlamacı“nın öncelikle sabırlı inatçı ve duyarlı olması gerekiyor. Bir kişinin sizi fark etmesi için sizi en az 9 kez algılaması gerekir, 9 kez algılaması için ise sizin ona en az 27 kez ulaşmanız gerekir. Ancak o zaman sizi “bir yerlerden” hatırlayacaktır. İşte gerilla pazarlamanın babası Jay Conrad Levinson?a göre gerillanın 12 kişilik özelliği ve daha fazlası…
1) Sabır: Gerillanın olmazsa olmaz özelliğidir. Çünkü bir şeyi satmak için çok büyük sabır gerekir. Bir insanın sizden bir şeyler almaya hazır hale gelmesi için kaç kez sizin mesajınızı duyması gerekir? Tam 9 kez. Evet bu iyi haber ama bir de kötü haber var! Söylediğiniz 3 şeyden ikisini algılamaz insanlar.
Yani üç mesaj gönderdiğinize 2 ‘si boşa gider. İsterseniz bu insana bir e-mail gönderin, isterseniz kapısına broşür bırakın, isterseniz okuduğu dergiye bir ilan verin…
1) Sabır: Gerillanın olmazsa olmaz özelliğidir. Çünkü bir şeyi satmak için çok büyük sabır gerekir. Bir insanın sizden bir şeyler almaya hazır hale gelmesi için kaç kez sizin mesajınızı duyması gerekir? Tam 9 kez. Evet bu iyi haber ama bir de kötü haber var! Söylediğiniz 3 şeyden ikisini algılamaz insanlar.
Yani üç mesaj gönderdiğinize 2 ‘si boşa gider. İsterseniz bu insana bir e-mail gönderin, isterseniz kapısına broşür bırakın, isterseniz okuduğu dergiye bir ilan verin…
14 Eylül 2012 Cuma
Amerikan rüyası bitti
Nobel ödüllü ünlü ekonomist Joseph Stiglitz, ABD'nin artık fırsatlar ülkesi olmadığını söyleyerek Avrupa'ya bir uyarıda bulundu; "ABD'yi taklit etmeyin"
Joseph Stiglitz, Euronews'e verdiği röportajda ABD'nin "piyasa gelirlerinde en büyük eşitsizliğe sahip ülke" olduğunu belirterek, endüstriyelleşmiş ülkeler arasında en az fırsat eşitliğinin de ABD'de bulunduğunu dile getirdi.
Kendisini asıl endişelendiren şeyin ise Avrupa'daki bazı ülkelerin gün geçtikçe ABD'yi taklit etmeye başlaması olduğunu söyleyen Stiglitz, buna örnek olarak İngiltere'yi verdi.
12 Eylül 2012 Çarşamba
Niğde Çin'in Üretim Üssü Oluyor
Çinli iş adamları Niğde'nin Bor ilçesinde 2015 yılına kadar otomotiv, elektrik elektronik, pil teknolojisi gibi ürünlerin üretilebileceği yaklaşık 200 fabrika kuracak.
Çinli iş adamları ile Türk iş adamlarının 1,5 yıldır devam eden görüşmelerinde somut adımlar atılmaya başlandı. Niğde'ye gelen ve Türk-Çin Endüstriyel Parkı adını verdikleri projeyi tanıtan Çinli işadamları, Bor Organize Sanayi Bölgesi'ne giderek fabrikaların kurulacağı alanda incelemede bulundu.
Bor Organize Sanayi Bölge (Osb) Müdürü Yavuz Kavaklıoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, dünyanın en hızlı büyüyen ekonomileri arasında yer alan Çin'in, Türkiye'de yatırım yapmak için yer aradığını ve en uygun bölge olarak Bor Osb'yi belirlediklerini söyledi.
9 Eylül 2012 Pazar
Türkiye'nin En Değerli Markaları
Uluslararası marka derecelendirme kuruluşu Branda Finance tarafından gerçekleştirilen Türkiye'nin En Değerli Markaları Araştırması 2012 sonuçlarını Brand Finance Türkiye Direktörü Muhterem İlgüner düzenlenen basın toplantısında açıkladı. Sonuçlara göre, Türk Telekom'un 4'üncü kez Türkiye'nin en değerli markası olduğunu, sıralamada Türk hava Yolları'nın 2'inci, Akbank'ın ise 3'üncü olduğunu söyleyen İlgüner, ilk 10'daki diğer markaların İş Bankası, Turkcell, Anadolu Efes, Garanti Bankası, Arçelik, Yapı Kredi ve OMW Petrol Ofisi olarak sıralandığını kaydetti.
İlgüner, Türkiyede'ki en değerli 100 markanın toplam değerinin 27 milyar dolar olduğunu bunun da dünyanın en değerli markalarından sadece birine, Wall Mart'ın değerine yakın olduğunu söyledi.
14 Temmuz 2012 Cumartesi
Tüketiciler Ürünler Tek Başına Satılırken Daha Fazla Ödeme Eğilimindeler.
İki ürünü bir arada satmak her zaman pazarlamacılar açısından daha akıllıca bir fikir olarak algılanmıştır. Bir ürünü tek başına satmaktansa yanına ikinci bir ürün koyarak satmanın tüketiciler açısından daha cazip bulunacağı konusunda bir fikir birliği vardır. Ancak geçenlerde Harvard Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmada tüketiciler ürünleri tek tek alacağı zaman daha fazla para ödemeye istekli oldukları halde iki ürün bir arada iken ürünlere daha fazla para ödemek istememekteler.
Ayrıca yapılan araştırma aynı zamanda göstermiştir ki eğer pahalı bir ürün yanında ucuz bir ürünle birlikte satılıyorsa tüketiciler bu ürünü almaktan kaçınıyorlar. Pahalı ürün tek başına daha kolay satılmakta. Bu yüzden eğer iki ürün bir arada satılıyorsa kesinlikle bir pahalı ürünün yanında çok ucuz bir ürün satılmamalı.
NÖRO PAZARLAMA
Pazarlama dünyası yeni bir stratejiye iki elle sarılmış durumda: Nöro pazarlama. Yani tüketicilerin beynini okuyarak, hangi markayı neden tercih ettiğini tespit etme. Bilimsel araştırmalar da beğeniyi markaların imajının belirlediğini doğruluyor.
Pepsi’nin mi yoksa Coca Cola’nın mı tadının daha iyi olduğu, kişisel beğeninin veya damak zevkinin bir göstergesi değil. Neyi içtiğini biliyor olmak bu beğeniyi belirliyor. Tüketicilere yapılan testlerden sonra çekilen beyin tomografileri markaların ve reklamın gücünü bilimsel olarak kanıtlıyor.
ABD’de Houston’daki Baylor College of Medicine’de yapılan çalışmalar marka yaratıcıları ve pazarlama uzmanlarının ekmeğine yağ sürüyor.
Samuel McClure başkanlığındaki ekibin yürüttüğü ve Neuron adlı tıp dergisinde (sayı 44, Sayfa 379; www.neuron.org) yer alan araştırmanın sonuçlarına göre, kişinin bir ürünü beğenmesini o markanın imajı belirliyor.
Beyin Gücünüzü 5. Vitese Takın
“Her şeyi unutmaktan bıktım, hafızamı güçlendirmenin bir yolunu söyleyin lütfen” diyorsanız işte size işin uzmanlarından son bilimsel bulgular eşliğinde hafıza geliştirme yöntemleri
1- Öğrenirken ellerinizi kullanın
“Kazananların Beyni” kitabının yazarı Dr. Jeff Brown, elleri kullanmanın, diğer deyişle el-kol hareketleri yapmanın öğrenmeyi kolaylaştıracağını söylüyor. “Daha sonra hatırlamanız gereken bir şeyi öğrenirken o şey hakkında en az iki tür bilgi kaydederiz. Buna örnek olarak, ilkokul çocuklarının matematik işlemlerini sesli olarak tekrarlarken aynı zamanda işlemi havada yazmalarını verebiliriz.” Bu konuda şöyle bir taktik de veriyor Dr. Brown: “Diyelim ki birinin ismini öğreneceksiniz. İsmi avuç içinize parmağınızı kullanarak yazın. Avuç içinizde parmaklarınızın dikkatlice gezinmesiyle oluşan harfler beyninizin ismi öğrenmesini kolaylaştırır.”
27 Mayıs 2012 Pazar
Asteroit Madenciliğini Google Başlatıyor
Yıllardır ülkemizin zengin maden yataklarına sahip olduğunu ancak yeterli teknolojimiz olmadığından bir türlü bu maden yataklarından faydalanamadığımızı söyler dururuz. Bizler bu denli önemli bir mazeretle günlerimizi geçirirken aşağıdaki bilim teknik dergisinin mayıs sayısında yer alan bir habere göz atmakta yarar var. Uzaydaki madenleri dünyaya getirip işleme fikrine dayalı bir proje. Dünyadaki kıt enerji kaynaklarını düşündüğümüzde ve enerji maliyetlerini göze aldığımızda uzayın bu sınırsız potansiyelinden yararlanma fikri oldukça heyecan verici:
"Robot gemilerle asteroitlerdeki nadir ve kıymetli metalleri çıkarmak ve uzaydaki en kıymetli maddelerden olan suyu toplamak her ne kadar bilim kurgu filmlerinden fırlamış bir fikir gibi görünse de, bir grup işadamı bu fikri hayata geçirmek için çalışmalara başladı. Eski bir astronot olan Tom Jones projenin danışmanlığını yürütüyor. Google’n patronları Larry Page ile Eric Schmidt ve film yapımcısı James Cameron’un da kurucuları ve destekçileri arasında olduğu Planetary Resources Inc. uzayın zenginliklerini 10 yıl içerisinde yerküreye taşımayı hedefliyor. Projenin en önemli ayaklarından biri Dünya’ya yakın asteroitlerdeki suyu toplamak. Su hem
hidrojen ve oksijene ayrılıp yakıt olarak kullanılarak milyonlarca hatta belki milyarlarca dolarlık projenin maliyetini düşürecek, hem de uzayda yiyecek yetiştirebilmek için kullanılacak. Dünya’nın yakınından her sene 1500 civarında asteroit geçiyor ve şirket öncelikli hedeflerini bu asteroitler arasından seçmek istiyor. Madenleri çıkarmanın, zayıf bir çekimle birbirine bağlanmış kayalardan oluşan asteroitlerde çok zor olmaması bekleniyor.
Uzmanlar bu projenin kârlılığı konusunda şüphelerini dile getiriyor. Fakat aynı girişimci grubun daha önce insanlara uzay seyahati pazarladığını unutmamak gerekiyor. Projenin iki sene içinde uygun asteroitleri seçmek
için gerekli teleskopların uzaya gönderilmesiyle başlaması bekleniyor. Şirket ilk uzay istasyonlarını 2020 yılında faaliyete geçirmeyi umuyor." (bilim teknik dergisi mayıs 2012)
Bu şirkete ortak olmak istiyorum. Şimdiden bir iki gök taşı bulsam iyi olacak:)
Konuyla ilgili video:
14 Nisan 2012 Cumartesi
Cola’nın Komando Harekatı
Amerikalılar’ın kısaca Coke dedikleri Coca-Cola, Latin Amerika’nın en büyük ve en zengin ülkelerinden Venezuela’da 50 yıldır alt edemediği ezeli rakibi Pepsi Cola’yı bir “komando harekatı” ile bir gecede piyasadan silmiştir.
Coca-Cola’nın vizyonu temel bir mantık üzerine kuruludur. Madem ki, meşrubatta dünyanın bir numarasıyım, o halde dünyanın tüm ülkelerinde de bir numara olmalıyım. Bu yaklaşım çerçevesinde kendisine direnen pazarları büyük fedakarlıkları göze alarak kendisine kazandırabilmektedir. Bu örnek olay çalışmasında da belirtildiği üzere Coca Cola bugüne kadar rakibi Pepsi Cola’nın mutlak egemen olduğu Venezuella pazarının %90’ını bir gecede ele geçirmiştir.
Coca-Cola’nın vizyonu temel bir mantık üzerine kuruludur. Madem ki, meşrubatta dünyanın bir numarasıyım, o halde dünyanın tüm ülkelerinde de bir numara olmalıyım. Bu yaklaşım çerçevesinde kendisine direnen pazarları büyük fedakarlıkları göze alarak kendisine kazandırabilmektedir. Bu örnek olay çalışmasında da belirtildiği üzere Coca Cola bugüne kadar rakibi Pepsi Cola’nın mutlak egemen olduğu Venezuella pazarının %90’ını bir gecede ele geçirmiştir.
PAZARLAMANIN TANIMI
Amerikan Pazarlama Birliği ( American Marketing Association) pazarlama kavramını 1985 yılında şöyle tanımlamıştır: Pazarlama, kişisel ve örgütsel amaçlara ulaşmayı sağlayacak değişimleri gerçekleştirmek üzere, malların, hizmetlerin ve fikirlerin geliştirilmesi, fiyatlandırılması, tutundurulması ve dağıtılmasına ilişkin planlama ve uygulama sürecidir.
Bu tanıma göre pazarlama, sadece mal ve hizmetlerin değil, aynı zamanda fikirlerinde geliştirilip hedef kitlelere yayılmasını ve benimsetilmesini kolaylaştıran bir faaliyetler sistemi olarak görülmektedir. Ayrıca, bu faaliyetler sistemi sadece kar amacı güden kuruluşlar olarak işletmeler tarafından değil, amaçlarına ulaşmak için, politikacılar, partiler, Kızılay, Vakıflar gibi kar amacı gütmeyen her türlü örgüt, kişi veya kuruluş tarafından da yürütülmektedir.
Bu tanıma göre pazarlama, sadece mal ve hizmetlerin değil, aynı zamanda fikirlerinde geliştirilip hedef kitlelere yayılmasını ve benimsetilmesini kolaylaştıran bir faaliyetler sistemi olarak görülmektedir. Ayrıca, bu faaliyetler sistemi sadece kar amacı güden kuruluşlar olarak işletmeler tarafından değil, amaçlarına ulaşmak için, politikacılar, partiler, Kızılay, Vakıflar gibi kar amacı gütmeyen her türlü örgüt, kişi veya kuruluş tarafından da yürütülmektedir.
PAZARLAMA VE FAYDA OLUŞTURMA
İktisat bilimine göre fayda, mal ve hizmetlerin tüketici ihtiyaçlarını giderme gücüdür. Başlıca dört çeşit fayda vardır: şekil, yer, zaman ve mülkiyet faydası. Üretim faaliyetleri ile ham maddeler ve diğer girdiler mal ve hizmetlere dönüştürülmekte; böylece şekil faydası oluşturulmaktadır. Pazarlama faaliyeti ile de öteki faydalar oluşturulur. Diğer bir ifadeyle pazarlama, yer, zaman ve mülkiyet faydası oluşturma faaliyeti olarak görülmektedir.
22 Şubat 2012 Çarşamba
Niğde'ye Neden Bir Cips Fabrikası Kurulmalı?
Niğde ilinin lokomotif sektörü tarım ağırlıklıdır. Üretilen tarım ürünlerinden en önemlisi ise "patates" tir. Türkiye üretiminin yaklaşık olarak %25'ini üreten Niğde, patates üretiminde Türkiye'de 1. sıradadır. Niğde nüfusunun % 53'ü kırsal alanlarda yaşamaktadır. Bu oran ise Niğde Halkının büyük bir çoğunluğunun tarım faaliyetiyle uğraştığını bizlere göstermektedir. Ayrıca Niğde'de üretilen patatesin kalitesinin oldukça iyi olduğu ve pazarlanabilirlik düzeyinin yüksek olduğu da istatistiki verilerle anlaşılmaktadır.
Türkiye'nin en fazla patatesini üreten aynı zamanda kaliteli patatese sahip ili olan Niğde'nin hala bir cips fabrikasına sahip olmaması oldukça üzücü bir durumdur. Ucuz iş gücüne sahip ve yeterli ham maddeyi barındıran Niğde ilinde bir cips fabrikası kurmak hem müteşebbisler hem de bölge halkı için oldukça karlı bir yatırım olacaktır. Niğde'nin 3. Bölge kapsamında sanayi teşviklerinden de yararlandığı göz önüne alınırsa bu yatırımın daha da karlı hale geleceği aşikardır. Niğde Üniversitesi bünyesinde yakın zamanda kurulacak olan Tarım ve Teknoloji Fakültesiyle birliktede hem Üniversite-Sanayi işbirliği daha da gelişecek hem de sanayici kalifiye iş gücüne kolaylıkla ulaşabilecektir.
13 Şubat 2012 Pazartesi
Renklerin Satış ve Pazarlamaya Etkisi - Renkler ve Anlamları
Renklerin iş hayatındaki başarınızı etkileyecek kadar büyük önem taşıdığını biliyor musunuz? Peki ya, gerek iş görüşmesinde gerekse de toplantı ve müşteri görüşmelerine giderken giyiminizde tercih ettiğiniz kıyafetlerin ya da satışını üstlendiğiniz ürünlerde kullanılan renklerin bir dili olduğunu…
Satış ve pazarlama son derece zorlu bir süreçtir. Bir ürünün tercih edilir olmasında tanıtım ve pazarlama stratejilerinin yanı sıra o ürünün ambalajında tercih edilen renklere de bağlıdır. Peki, hangi iş grubu satış- pazarlama faaliyetlerine destek olarak hangi renkleri tercih etmelidir?
İş Yaşamında En Çok Tercih Edilen Renkler ve Özellikleri
Mavi: Mavi güvenilir, sağlam ve kendinden emin izlenime sahiptir. Banka ve finans sektörleri güven duygusunu desteklemek için bu rengi tercih ederler. Mavi ayrıca su ile bağlantılı çağrışımı dolayısıyla su gibi içeceklerin ambalaj ve logolarında da kullanımı uygundur. Aynı zamanda huzurlu ve sakin bir renk olan mavi, konsantrasyon ve rahatlama gerektiren ortamlarda ve hastanelerde kullanılır.
Kırmızı: Heyecan ve yüksek enerjiyi çağrıştırır. Kırmızı; en uyarıcı, seksi, dinamik, tutkulu ve dikkat çekici renktir. Bu nedenle, özellikle dikkat çekmesi istenen satış noktalarında ve iştah uyandırdığı için gıda sektöründe tercih edilir.
Yeşil: Tazeliği ve şifayı çağrıştırır. Koyu yeşil, para ve prestij rengidir. Prestij ve güvenliğin önemli olduğu sektörlerde yeşil rengin kullanımı uygundur. Yeşilin diğer tonlarının gıda sektöründe kullanımı idealdir.
Turuncu:kırmızı ve sarının bileşkesinden oluşur. Bu nedenle de her iki rengin güçlü yanlarını taşır. Turuncu, parlak, canlı, cana yakın, dışadönük, mutlu ve çocuksu bir karaktere sahiptir. Turuncu, özellikle çocukların ve gençlerin hedeflendiği iş kollarında tercih edilmelidir. Canlı turuncu renkler dikkat çekici özelliklerinden dolayı satış noktalarında ve iştah açıcı olduğu için fast-food mekanlarında kullanılması uygundur.
Sarı:aydınlık ve sıcak bir renktir. Neşeli ve enerjik bir izlenimi vardır. Bu nedenle satış noktalarında kullanımı uygundur. Ayrıca sarı dikkat çekmek için ya da uyarı amaçlı da kullanılan bir renktir. Otopark duvarlarında genellikle sarı siyah kombinasyonu uyarıcı olarak kullanılır.
Beyaz: Temizlik, parlaklık, sadelik ve masumiyet duyguları veren beyaz, özellikle çocuk ve sağlık ürünlerinde kullanılır. Gözün en parlak algıladığı renk beyazdır. Bu nedenle beyaz renk, işaretlerde, paketlerde ve satış noktalarında zıtlık oluşturarak dikkati çekmek kullanılır.
Koyu mavi: En ciddi renktir. Koyu mavi, polis ve pilot üniformalarında güvenilir, sağlam, emin izlenimini veren mavi, banka ve finans sektörlerinin de tercihidir.
Kahverengi:tutarlılık, süreklilik ve zenginliği çağrıştıran bir renktir. Toprakla bağlantısından dolayı güvenlik duygusu pekişir. Toprak renkleri genelde olumlu etki doğurur. Ev ve yemek sektörü için önemli bir renk olan kahverengi sağlıklı, doğal ve organik ürünleri çağrıştırır. Bu alanlarda hizmet veren sektörlerce rahatlıkla tercih edilebilir.
Siyah:çok güçlü bir renktir. Karanlık ve geceyi çağrıştırdığı için esrarengiz, güçlü, klasik ve şık bir renk olarak algılanır. Siyah, fiyatı yüksek ürünlerin rengidir. Ağır bir renk olduğu için düşme ya da batma izlenimi doğurabilir. Bu sebeple uçaklarda ve gemilerde kullanılmaz.
Mor: Kraliyet rengi olduğu için şıklığı ve zenginliği hatırlatır. Aynı zamanda esrarengiz, ruhani ve duygusal bir renktir.
Satış ve pazarlama son derece zorlu bir süreçtir. Bir ürünün tercih edilir olmasında tanıtım ve pazarlama stratejilerinin yanı sıra o ürünün ambalajında tercih edilen renklere de bağlıdır. Peki, hangi iş grubu satış- pazarlama faaliyetlerine destek olarak hangi renkleri tercih etmelidir?
İş Yaşamında En Çok Tercih Edilen Renkler ve Özellikleri
Mavi: Mavi güvenilir, sağlam ve kendinden emin izlenime sahiptir. Banka ve finans sektörleri güven duygusunu desteklemek için bu rengi tercih ederler. Mavi ayrıca su ile bağlantılı çağrışımı dolayısıyla su gibi içeceklerin ambalaj ve logolarında da kullanımı uygundur. Aynı zamanda huzurlu ve sakin bir renk olan mavi, konsantrasyon ve rahatlama gerektiren ortamlarda ve hastanelerde kullanılır.
Kırmızı: Heyecan ve yüksek enerjiyi çağrıştırır. Kırmızı; en uyarıcı, seksi, dinamik, tutkulu ve dikkat çekici renktir. Bu nedenle, özellikle dikkat çekmesi istenen satış noktalarında ve iştah uyandırdığı için gıda sektöründe tercih edilir.
Yeşil: Tazeliği ve şifayı çağrıştırır. Koyu yeşil, para ve prestij rengidir. Prestij ve güvenliğin önemli olduğu sektörlerde yeşil rengin kullanımı uygundur. Yeşilin diğer tonlarının gıda sektöründe kullanımı idealdir.
Turuncu:kırmızı ve sarının bileşkesinden oluşur. Bu nedenle de her iki rengin güçlü yanlarını taşır. Turuncu, parlak, canlı, cana yakın, dışadönük, mutlu ve çocuksu bir karaktere sahiptir. Turuncu, özellikle çocukların ve gençlerin hedeflendiği iş kollarında tercih edilmelidir. Canlı turuncu renkler dikkat çekici özelliklerinden dolayı satış noktalarında ve iştah açıcı olduğu için fast-food mekanlarında kullanılması uygundur.
Sarı:aydınlık ve sıcak bir renktir. Neşeli ve enerjik bir izlenimi vardır. Bu nedenle satış noktalarında kullanımı uygundur. Ayrıca sarı dikkat çekmek için ya da uyarı amaçlı da kullanılan bir renktir. Otopark duvarlarında genellikle sarı siyah kombinasyonu uyarıcı olarak kullanılır.
Beyaz: Temizlik, parlaklık, sadelik ve masumiyet duyguları veren beyaz, özellikle çocuk ve sağlık ürünlerinde kullanılır. Gözün en parlak algıladığı renk beyazdır. Bu nedenle beyaz renk, işaretlerde, paketlerde ve satış noktalarında zıtlık oluşturarak dikkati çekmek kullanılır.
Koyu mavi: En ciddi renktir. Koyu mavi, polis ve pilot üniformalarında güvenilir, sağlam, emin izlenimini veren mavi, banka ve finans sektörlerinin de tercihidir.
Kahverengi:tutarlılık, süreklilik ve zenginliği çağrıştıran bir renktir. Toprakla bağlantısından dolayı güvenlik duygusu pekişir. Toprak renkleri genelde olumlu etki doğurur. Ev ve yemek sektörü için önemli bir renk olan kahverengi sağlıklı, doğal ve organik ürünleri çağrıştırır. Bu alanlarda hizmet veren sektörlerce rahatlıkla tercih edilebilir.
Siyah:çok güçlü bir renktir. Karanlık ve geceyi çağrıştırdığı için esrarengiz, güçlü, klasik ve şık bir renk olarak algılanır. Siyah, fiyatı yüksek ürünlerin rengidir. Ağır bir renk olduğu için düşme ya da batma izlenimi doğurabilir. Bu sebeple uçaklarda ve gemilerde kullanılmaz.
Mor: Kraliyet rengi olduğu için şıklığı ve zenginliği hatırlatır. Aynı zamanda esrarengiz, ruhani ve duygusal bir renktir.
İş Hayatında, Nasıl daha Verimli Çalışırsınız?
1. İşlerinizi, öncelik sırasına göre sırala, öncelikle bir işe konsantre ol ve sadece o işi yap.
2. Problemi tanımla. Unutulmamalıdır ki, ”Yanlış anlayan, yanlış cevaplar.”
3. Dinlemeyi öğren, İyi bir dinleme, iletişim kurmanın güçlü bir yoludur.
4. Soru sormaktan korkma, Merak etmeyen insan, soru sormaz, soru sormayan sorgulamaz, sorgulamayan, müdahale etmez, müdahale etmeyen eyleme geçmez, eyleme geçmeyen sonuç alamaz.
5. Anlamlı olanı anlamsızdan ayır. Yönetim bilişim sistemleri, bilgiyi karar vermede kullanılmak üzere süreçler ve karar vericiye/uygulayıcıya anlamlı hale getirmek için kullanılır.
6. Gerektiğinde değişikliği kabullen, Son yıllarda, iş hayatında sürekli katlanarak hızlanan bir değişim rüzgârının yaşandığını inkâr etmek mümkün değil. Zamanı hep yakala, değişeme her zaman ayak uydur.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)